EMO: Sinop Nükleer Güç Santralı inadından vazgeçin
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), Sinop Nükleer Güç Santralı Nazım İmar Planı’nın askıya çıkarılmasına karşı yaptığı açıklamada, Türkiye’nin gerek elektrik üretimi gerekse arz güvenliği açısından nükleer santrala ihtiyacı olmadığının altını bir kez daha çizdi. EMO nazım imar planının iptali için yargıya başvuracak.
EMO’dan yapılan açıklamada, “Türkiye’nin bugünkü koşullarında gerek elektrik üretimi gerekse arz güvenliği açısından yeni bir nükleer santrala ihtiyacı olmadığı herkes tarafından bilinmektedir. Ülkemizde nükleer santralların alternatifleri vardır ve bunlar da çok net olarak güneş ve rüzgar santrallarıdır. Avrupa’da birçok ülke elektrik üretimlerinin yüzde 100’ünü yenilenebilir enerjiden karşılama planları yapmaktadır. Ülkemizde de bu kaynak ve imkan vardır. Bu nedenle Sinop NGS yapımı için sürdürülen inattan vazgeçilmeli ve ülke insanımız nükleer kaza riski ile yaşamak zorunda bırakılmamalıdır” denildi.
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), Sinop Nükleer Güç Santralı Nazım İmar Planı’nın askıya çıkarılması ile ilgili yapılan açıklama şöyle:
“Son zamanlarda sık sık gündeme getirilen Sinop Nükleer Güç Santralı Projesi bu kez de Sinop Nükleer Enerji Santralı Alanı Nazım İmar Planı ile yeniden gündeme taşınmıştır.
Sinop NGS’nin yapılacağı alanla ilgili imar planı 23 Mart 2024 tarihinde Sinop Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü tarafından “Sinop İli, Merkez İlçesi, Abalı Köyü, Sinop Nükleer Enerji Santrali Alanı’nın kara tarafına ilişkin 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı” adı altında askıya çıkarılmıştır. Aynı plan 14.03.2024 tarihinde Cumhurbaşkanlığı tarafından re’sen onaylanmış idi.
Böylece bugünkü iktidarın Sinop İnceburun alanının yalnızca nükleer santral sahası olarak kullanılabileceğine dair yasal prosedürü tamamlayarak Sinop NGS’yi bir an önce yapma aşamasına getirme çabalarına bir yenisi daha eklenmiş oldu.
Sinop’ta devletin bir nükleer santral yapma sevdası 50 yıldan beri sürmektedir. 1970’li yıllarda alınan Sinop’ta nükleer santral yapma kararını gerçekleştirme ısrarı, aradan geçen bu kadar zamana ve teknolojik gelişmelere karşın devam etmektedir. Türkiye’nin bugünkü koşullarında gerek elektrik üretimi gerekse arz güvenliği açısından yeni bir nükleer santrala ihtiyacı olmadığı herkes tarafından bilinmektedir. Türkiye’nin kurulu gücü puant güçten (tepe talep) iki kat fazladır. Elektrik tüketimi son üç yıldır artmamaktadır. Yenilenebilir enerji kaynaklarından güneş ve rüzgâr potansiyelinin yüzde 90’ına yakınından faydalanılmamaktadır.
‘TÜRKİYE GERÇEKLERİ İLE BAĞDAŞMIYOR’
Bütün bu gerçekler ortadayken Nazım İmar Planı Amaç ve Hedef bölümünde daha önce Danıştay tarafından geri gönderilen ÇED raporunda yer alan ifadeler kullanılmaktadır. Nazım İmar Raporu açıklama raporunda Sinop İnceburun alanının nükleer santral alanı olarak imar planı yapılmasının gerekçesi olarak belirtilen tüm hususlar bugünkü Türkiye gerçekleri ile bağdaşmamaktadır.
Bu gerekçelerin incelenmesi bu hususu daha açık olarak gösterecektir.
Raporda Türkiye’de elektrik tüketiminin hızla arttığı ve bu nedenle elektrik üretimine ihtiyaç olduğu söylenmekte ve elektrik tüketimi artışına örnek olarak pandemiden çıkış yılı olan 2021 yılı verilmektedir. Bu örnek yanıltıcıdır ve Türkiye’de elektrik tüketiminin çok hızlı arttığı iddiası da doğru değildir. Türkiye Elektrik İletim A.Ş. 2022 yılı Elektrik İstatistikleri Raporu 57. sayfasında yer alan Türkiye Elektrik Üretimi ve Tüketiminin yıllara göre gelişimi cetveli incelendiğinde aşağıdaki hususlar açıkça görülecektir.
Yukarıdaki tablo, Türkiye elektrik üretim ve tüketim artış eğiliminin dünya ile paralel olarak yüzde 2-3 arasında olduğunu göstermektedir. İlave olarak tabloda yer almayan 2022 yılı 2023 yılı arasında elektrik tüketimi yüzde 0.2, üretimi yüzde 0.6 oranında azalmıştır. Dolayısıyla raporda Sinop NGS yapılmasına gerekçe olarak bahsedilen elektrik tüketiminde hızlı ve yüzde 8 civarındaki artış, gerçeklerle bağdaşmayan; yanıltmaya ve gerekçe yaratmaya yönelik bir savdır.
Raporda “…ucuz, sürdürülebilir ve erişilebilir enerji kaynaklarına olan ihtiyaç, alternatiflerine göre NES’leri ön plana çıkarmaktadır” denmekte ve nükleer yakıtın maliyetinin dalgalanmasının elektrik birim maliyetini fazla dalgalandırmayacağı ve nükleer yakıtın hammaddesinin yaygın olarak bulunduğundan bahisle NGS’lerde üretilecek elektriğin ucuz olacağı ima edilmektedir. Nükleer santralların yapım ve üretim maliyetleri dünyadaki en pahalı elektrik üretim maliyetleridir. Bu husus artık tüm dünya tarafından kabul edilen bir gerçektir. Ülkemizde de yapımı sürmekte olan Akkuyu NGS’nin toptan elektrik satış fiyatı elektrik piyasası ortalama satış fiyatından iki kattan daha fazla yüksek olarak bu pahalılığı açıkça göstermektedir. Dolayısı ile raporda utangaçça ima edilen nükleer santrallarda üretilecek elektriğin ucuz olacağı savı açık bir aldatmacadır ve Sinop NGS’nin yapılması için bir gerekçe olamaz.
Raporda ETKB’nin enerji politikaları konu edilerek Sinop NGS’nin;
-Dışa bağımlılığın en alt düzeye indirilmesi,
-Üretim teknolojisi ve kaynak çeşitliliğinin artırılması,
-Enerjinin verimli üretilmesi ve kullanılması,
-Ülke enerji ihtiyaçlarını güvenli, sürekli ve en düşük maliyet ve en az çevresel etkilerle karşılanması hususlarında tamamlayıcı bir seçenek olacağı,
-İnşaat süresince istihdam sağlanacağı,
-Yerel ekonominin geliştirileceği, teknoloji transferi yapılacağı gibi birtakım savlar ileri sürülmektedir.
Tamamı gerçeklikle uyuşmayan bu savlardan nükleer enerjinin ucuz olmadığı yukarıda açıklanmıştır. Nükleer enerjinin dışa bağımlılığı azaltacağı savı ise tamamen yanlış olup Sinop NGS’nin yapılması ve hele hele bir Rus firması tarafından yapılması ise elektrikte dışa bağımlılığı arttırmak değil elektrik üretimi konusunda Türkiye’yi Rusya’ya bağlamak sonucunu doğuracaktır. Bu ise bir ulusal bağımsızlık sorunu olup düşünülmesi bile çok ağır sonuçlar doğurabilecek bir husustur. Ek olarak yakıtı dışarıdan gelen ve tüm geliri yurt dışına gönderilecek olan bir tesis dışa bağımlılığı nasıl azaltacaktır? Bu yanıltıcı bir savdır.
Üretim çeşitliliğini artırmak için bir kaza halinde giderilmesi olanaksız beşeri ve maddi felaketlere neden olacak nükleer santralların yapılması kabul edilebilir bir gerekçe değildir.
Enerjinin verimli üretilmesi ve kullanılması ile nükleer santralın ilişkisini kurmak ise mümkün değildir. Sinop NGS’nin enerjinin verimli kullanılmasına nasıl etki edeceği açıklanmalıdır.
Sinop nükleer santralının yapılması ile nasıl teknoloji transferi yapılacağı da bir bilmecedir. Henüz ortada nükleer santral teknolojisini bir santral yaparak transfer edeceğini söyleyen bir firma yokken bu savı Sinop NGS’nin inşası için gerekçe yapmak abesle iştigaldir.
Bu gerekçeler yanında raporda Sinop İnceburun alanında bir nükleer santral kurulması durumunda alınması gereken yüzlerce tedbir sıralanmaktadır. Bunun anlamı santralın neden olacağı yüzlerce olumsuzluk vardır ve bunların önlenmesi için tedbirler alınmalıdır. Bu tedbirler alınabilecek midir veya ne oranda alınacaktır, nasıl takip edilecektir? Bu kadar olumsuzluğu göze almaya gerek var mıdır?
‘SÜRDÜRÜLEN İNATTAN VAZGEÇİLMELİ’
Ülkemizde nükleer santralların alternatifleri vardır ve bunlar da çok net olarak güneş ve rüzgar santrallarıdır. Avrupa’da birçok ülke elektrik üretimlerinin yüzde 100’ünü yenilenebilir enerjiden karşılama planları yapmaktadır. Ülkemizde de bu kaynak ve imkan vardır. Bu nedenle Sinop NGS yapımı için sürdürülen inattan vazgeçilmeli ve ülke insanımız nükleer kaza riski ile yaşamak zorunda bırakılmamalıdır.
Bugün ve yakın gelecekte Türkiye’de elektrik üretimi açısından öngörülen bir darboğaz yoktur. Gelişen teknolojiler ile birlikte yenilenebilir kaynakların geliştirilmesi ile elektrik gereksiniminin fazlası ile karşılanması mümkündür. Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) söz konusu nazım imar planının iptali için yargıya başvuracaktır.
Tüm bu açıklamalar ışığında Sinop Nükleer Güç Santralı yapılması inadından vazgeçilmesi ve yapılan nazım plan çalışmasının iptal edilmesini öneriyoruz.”